2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’taki Madımak Oteli’nde aydın, sanatçı, yazar ve iki otel çalışanı toplamda 33 kişi yakılarak öldürülmüştü. Katliamın 32. yılında Kırklareli Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Öğretmenevi önünde basın açıklaması düzenlendi.

Kırklareli’nde Arazi Tespiti Yapıldı
Kırklareli’nde Arazi Tespiti Yapıldı
İçeriği Görüntüle

Açıklamada; “32. yılında: adalet için mücadele bitmedi. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Madımak Oteli’nde 33 aydın, sanatçı, yazar ve iki otel çalışanı, göz göre göre yakılarak katledildi. Bu saldırı yalnızca bir otelin yakılması değil, düşüncenin, sanatın, inancın, farklılığın ve birlikte yaşama umudunun hedef alınmasıydı. Bu katliam; devletin göz yummasıyla, güvenlik güçlerinin seyretmesiyle, nefretin ve cehaletin teşvik edilmesiyle gerçekleşti. Bu yönüyle Sivas Katliamı, sadece bir cinayet değil, bir toplu kıyım, bir insanlığa karşı suçtur.

2-1537
Madımak Oteli'nin önünde toplanan ve ‘Yakın, yakın!’ çığlıklarıyla can almaya yönelen kalabalığın organize hali, planlı bir nefretin göstergesiydi. Bu saldırının arkasında sadece fanatizmin değil, yıllardır biriken ayrımcılığın, cehaletin, devletin kimi inanç gruplarına karşı süregelen ötekileştirici politikalarının da izleri vardı. Bu nedenle Sivas Katliamı’nı münferit bir olay gibi göstermek mümkün değildir. Katliam günü devletin görevi yurttaşlarının can güvenliğini sağlamak, kolluk güçlerinin ise şiddeti önlemekti. Ancak ne yazık ki bu sorumluluklar yerine getirilmemiş, caniler adeta teşvik edilmiş, gerici saldırganlık serbest bırakılmıştır. Katliam an be an izlenmiş, otel çevresinde toplanan binlerce kişilik linç güruhuna herhangi bir ciddi müdahale yapılmamıştır. Bu pasiflik bir tercih, bir siyasi tutumdur. Bu tutum sonucunda da sadece insanlar değil, Türkiye'nin çok sesliliği, kültürel ve inançsal çoğulluğu da hedef alınmıştır.

Sivas Katliamı’nın ardından başlatılan yargı süreci, cezasızlık politikalarının açık bir örneğidir. Yıllar süren davalarda sanıklar ya düşük cezalarla kurtulmuş, ya da zaman aşımı bahanesiyle serbest bırakılmıştır. Dönemin Başbakanı, katliamla ilgili zaman aşımı kararını 'milletimize hayırlı olsun' diyerek adeta bu kararı kutsamış, adalet duygusu yerle bir edilmiştir. Bu açıklama, devletin ve yargının mağdurlar değil failler lehine işlediğinin bir başka göstergesidir.

Bugün hâlâ Sivas Katliamı’nın tüm sorumluları yargı önüne çıkarılmış değildir. Otelin halkın yüzleşmesi için bir utanç müzesi yapılması talebi ise yıllardır görmezden gelinmektedir. Oysa bu ülkede adaletin tesisi, ancak geçmişle yüzleşmekle mümkündür. Faillerin yargılanmadığı, suçların örtüldüğü, hakikatin karartıldığı bir ülkede gerçek barış ve eşit yurttaşlık mümkün değildir.

3-763

Uluslararası hukukta “insanlığa karşı suçlar”, sivillere karşı yaygın ve sistematik saldırılar olarak tanımlanır. Sivas Katliamı da bu tanımın doğrudan içindedir. Çünkü saldırı bir inanç grubuna, bir düşünsel kimliğe yönelmiştir. Bu saldırı; Alevilere, laiklere, sanatçılara, özgür düşünceye karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suça ortak olanlar yalnızca o gün ateşi tutuşturanlar değil; adaleti sağlamayanlar, üstünü örtenler ve yıllar boyunca bu olayın hesabını vermeyen yetkililerdir. Bu nedenle Sivas Katliamı’nın sorumluları yalnızca oteli yakanlar değil, yakanlara seyirci kalanlar ve sonrasında adaletin sağlanmasını engelleyenlerdir. Bu katliamın hesabı sorulmadığı sürece, ülkemizde benzer nefret suçlarının tekrar yaşanması mümkündür. Maraş’ta, Çorum’da, Gazi Mahallesi’nde yaşananlarla birlikte düşünüldüğünde, Sivas Katliamı Türkiye'de süregelen devlet destekli cezasızlık kültürünün parçasıdır. Unutmadık, Unutturmayacağız!" ifadelerine yer verildi.

Muhabir: Serhat Ünver