Prof. Dr. Tarhan, çocukların suça sürüklenmesinde en önemli etkenlerin zayıf aile bağları ve dijitalleşme olduğunu belirtti. Ergenlik döneminde kimlik karmaşası yaşayan çocukların aile desteği yetersiz kaldığında suça yönelmeye daha açık hale geldiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, günümüz gençlerinin eski kuşaklara göre daha kırılgan olduğunu vurguladı ve aynı zamanda ailelerin çocuklarıyla nitelikli zaman geçirmesinin, dijital detoks yaparak güvenli bir ev ortamı oluşturmasının önemine dikkat çekti. Korku odaklı ve yanlış eğitim yöntemlerinin suçu artırdığı ve çocukları aileden uzaklaştırdığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, çocukların korkutarak değil utanma ve merhametli olma duygularını güçlendirerek eğitilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Müdür Özefsun’dan Yeni Eğitim Öğretim Yılı Mesajı
Müdür Özefsun’dan Yeni Eğitim Öğretim Yılı Mesajı
İçeriği Görüntüle

Zayıf aile bağları ve dijitalleşmenin çocukları suça ittiğini belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Suça sürüklenen çocukların analizlerine baktığımız zaman en çok öne çıkan iki sebep var. Birincisi zayıf aile bağları ikincisi ise dijitalleşme. Bu iki etken çocuğun erken yaşta gelişen ruhuna paralel olmayan bilgileri erken yaşta edinmesine yol açıyor. Çocuk bu bilgilerle karşılaştığında doğru kararlar veremiyor. Rehberlik edecek anne ve babasının yetersiz kalması, aile bağlarının zayıf olması çocuğun erken yaşta suç davranışına yönelmesine sebep oluyor. Suça aday hale geliyor ve suç etkileyecek unsurlar ortaya çıktığında çok rahatlıkla suça karışabiliyor.” dedi.

“Bu dönemde kendi kimliğini arayıp bulma dönemine girerler”

Ergenlik döneminde çocukların kimlik karmaşası yaşadığını belirten Prof. Dr. Tarhan; “Çocuğun erken ergenlik dönemi genellikle 12 yaş civarında başlıyor. Bazı çocuklar ise 10-12 yaş arasında ergenliğe girebiliyor. Çocuk ergenliğe girdiğinde ‘Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Niçin?’ gibi sorular sorar. Bu dönemde kendi kimliğini arayıp bulma dönemine girerler. Bu süreçte bir kimlik karmaşası bir kimlik kaosu yaşar. Bu kimlik kaosu içerisinde hatalar yapar, düşer kalkar ve zamanla kendi kimliğini oluşturur. Toplumdan, ailesinden, sosyal etkileşimlerden etkilenir ve kendi kimliğini bulur. Bu çocuklar sadece bizim çocuklarımız değil yaşadığımız toplumun çocukları haline geliyorlar.” ifadelerini kullandı.

“Günümüz gençleri eski kuşaklara göre daha kırılgan”

Çocuklarda hesap verme duygusunun gelişmiş olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan; “Sosyoekonomik ortam elbette bir tür suça itici ortam oluşturuyor. Beklenti düzeyinin yüksek olması, aile bağlarının zayıflaması ve bu gibi durumlar çocuklardaki sorumluluk duygusunu zayıflatıyor. Yani çocuklarda hesap verme duygusu çok önemli. Küçük yaşta anneye, topluma ve aileye karşı bir hesap verme duygusu gelişmesi gerekiyor. Bu duygu çocukta zayıfladığında ise çocuk suça aday ve kırılgan bir hale geliyor. Günümüz gençleri eski kuşaklara göre daha kırılgan.” şeklinde konuştu.

“Birlikte zaman geçiren ailelerde suç ve şiddet olayları azalıyor”

Ailelerin çocuklarıyla daha çok zaman geçirmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan; şöyle devam etti:

“Birlikte zaman geçiren ailelerde suç ve şiddet olayları azalıyor. Ancak çocuklar artık nitelikli beraberlik istiyor sadece aynı odada oturmak yetmiyor. Herkesin elinde cep telefonu var. Bu nedenle ailelerin dijital detoks yapması gerekiyor. Haftada belli saatlerde belli günlerde çocukları dijital ortamdan mahrum bırakıp yüz yüze temas sağlamak önemli.

Yüz yüze sohbet ve paylaşım gerekiyor. Birlikte yanlışı ve doğruyu konuşmak, deneyimleri paylaşmak şart. Nitelikli beraberlik olan ailelerde, çocuk suça veya uyuşturucu bağımlılığı gibi olumsuz etkilere maruz kalsa bile hatasını fark edip geri dönebiliyor. Evin güvenli bir alan olması çok önemli. Çocuğun evi sevmesi gerekiyor. Eğer çocuk evini seviyorsa ve ev güvenli bir alansa, dışarıda suça yönelik bir durum olduğunda anne ve babasıyla konuşabiliyor. Çocuk bir iki deneme yapabilir ama dışarıdaki ilişkilerin sahte olduğunu fark ederek gerçek güveni ailede buluyor ve aileye dönüyor. Buradaki sihirli kavram, evin güvenli alan olması. Anne baba olarak artık eski çocuk eğitim yöntemlerini, kendi çağımızdaki çocuklara uygulayamayız. Günümüzün çocukları, farklı bir dönemde yaşıyor. Hatta Hazreti Ali’nin bir sözü var ‘Çocukları yaşadığı çağa göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin.’ Biz, ‘Ben annemden babamdan böyle gördüm.’ diye çocuklarımızı eğitirsek onları kaybedebiliriz. Bu nedenle çocukları 10-20 yıl sonra karşılaşacakları gerçekliğe göre yetiştirmeliyiz.”

Çocukları korkutarak değil utanma ve merhametli olma duygularını güçlendirerek eğitelim!

Dışarıda mutluluğu arayan çocukların suça sürüklendiğini belirten Prof. Dr. Tarhan; “Suça ve şiddete yönelen ailelere baktığımızda aile bağlarının zayıf olduğunu görüyoruz. Ya parçalanmış aileler söz konusu ya da evde sürekli bir gerilim var. Çocuk evden korku ile geliyor. Korku odaklı eğitimin bu çağda suçu artırıyor, çocuğu aileden uzaklaştırıyor. Burada çocuğumuzu şımartmak da doğru değil. Çocukları korkutarak değil utanma ve merhametli olma duygularını güçlendirerek eğitelim. Çocuğumuzla laubali bir ilişki kurmak da uygun değil. Burada önemli olan çocuğumuzla hayat yolunda yol arkadaşı olabilmek. Ona büyük insan gibi davranacağız ama büyük insan davranışı beklemeyeceğiz. Çocuğunu dinleyebilen anne babalar, çocukla problemleri çok daha kolay çözebiliyor. Ancak günümüzde anne babalar sürekli zaman baskısı hissediyor ve çocuklarına çoğu zaman emirler ve buyruklarla yaklaşıyor. Bu durumda çocuk mutluluğu dışarıda arıyor. Dışarıda mutluluğu arayan çocuklar da kolaylıkla suça yöneliyor.” ifadelerini kullandı.

“Devletin mevcut politikalarını değiştirmesi gerekiyor”

Aile politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan; “Devletin mevcut politikalarını değiştirmesi gerekiyor. Aile politikalarının birliğinin ve bütünlüğünün yeniden gözden geçirilmesi şart. Zaten doğurganlık hızımız Avrupa’da dibe doğru düştü ve Türkiye’nin nüfusu ciddi şekilde azalma trendine girdi. Bu nedenle 2025 Aile Yılı ilan edildi. Yani bugüne kadar uygulanan aile politikaları masaya yatırılmalı ve yeniden çözümlenmeli. Ailenin güçlendirilmesi gerekiyor. En önemlisi kısa, orta ve uzun vadeli çalışmalar yapılmalı. Kısa vadeli çalışmalar şu anda suça karışan ya da suça sürüklenen çocuklarla ilgili rehabilitasyon ve sosyal çalışmaları kapsamalı. Bu konuya ciddi şekilde projelerle destek sağlanmalı. Nasihatlerle ya da halkla ilişkiler çalışmalarıyla bu sorun çözülemez. Projelerle, planlı ve somut adımlarla yaklaşmak gerekiyor. Çocukların kendini kanıtlama ihtiyacı ve ergenlikte sosyal medyanın etkisine açık hale gelme durumu, olumlu alternatifler üretilerek yönetilmeli. Ancak bunun için ciddi kaynak ayrılması şart. Mevcut kaynaklar yeterli değil. Bu alana ayrılacak kaynak, Milli Savunmaya ayrılan kaynaktan daha önemsiz değildir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Muhabir: Basın Bülteni