Cumhuriyet Halk Partisi Kırklareli İl Başkanlığı, İsmet İnönü’nün 50. ölüm yıldönümünde Kırklareli’nde andı. İsmet İnönü heykeli önünde gerçekleşen törende İl Başkanı Bora Terzi açıklamada bulundu.

Terzi açıklamasına şu sözlerle başladı; “İsmet İnönü, 1919-1922 Ulusal Kurtuluş Savaşında, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanında ve Cumhuriyet devrimlerin hayata geçirilmesinde Büyük Atatürk’ün sağ kolu ve en büyük destekçisi olarak çalıştı. Kurtuluş savaşı ile ülkenin kurtarılması, laik Cumhuriyetin temellerinin atılması ve Batılılaşma yolunda yol kat edilmeye başlanması Atatürk’ün eseridir. Bu çabalarında Atatürk’ün en önemli yardımcısı İnönü olmuştur. İnönü, Cumhuriyet Devrimlerinin kurumsallaştırılmasında, çok partili hayata geçişte (1945) ve 1950-1971 döneminde rejimin otoriter bir siyasal sisteme sürüklenmesinin önlenmesinde de yaşamsal bir rol oynamıştır.

Zaman zaman bazı konularda birbirlerinden değişik düşünmelerine rağmen Atatürk, İnönü’nün düşüncelerine genelde büyük önem vermiş ve O’na her zaman güvenmiş, gerek Kurtuluş Savaşında gerek Kurtuluş Savaşı sonrası en önemli siyasal görevleri İnönü’ye vermiştir. Kurtuluş Savaşı başlayınca Atatürk, o zaman daha albay olan İnönü’yü Erkan-ı Harbiye reisliğine [Genelkurmay Başkanlığına] atamış, İnönü’den Lozan Barış görüşmelerini yürütmesini istemiştir. Çetin geçen Lozan Barış görüşmelerinde de İnönü, Atatürk’ün desteğini daima arkasında bulmuştur. Şubat 1925’de Şeyh Said isyanı çıktığında Atatürk İnönü’yü Başbakanlığa getirmiş, yıllar geçtikçe hükümet işlerinin yürütülmesini İnönü’ye bırakmıştır.”

D1C3E2D9 B82B 4682 Bf94 9D04Ea66D7Cc

Lozan konferansında İsmet İnönü’nün başarısından da bahseden Terzi; “İnönü, Atatürk’e büyük saygı duyar, ülkeyi kurtaran ve çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmeye çalışan Atatürk’e, “Büyük Atatürk” diye atıfta bulunurdu. İnönü, “Ben Atatürk değilim. Atatürk’ten beklediklerinizi benden bekleyemezsiniz” diyerek Atatürk’ün eşi olmayan büyük bir devlet adamı olduğunu her zaman kabul etmiştir.

İnönü, 20 Eylül 1937’de başbakanlık görevinden ayrıldı. O yıllarda, İnönü ekonomide devletçi politika taraftarı idi. İktisat Bakanı Celal Bayar ise özel sektörün ekonomik hayatta daha fazla rol oynamasını istiyordu. Atatürk, bu konuda Bayar’a arka çıktı. Daha sonra da İnönü’nün “bir süre istirahat etmesini” önerdi. Diğer bir deyişle, İnönü’nün başbakanlıktan ayrılması Atatürk ile kişisel çekişmelerinin sonucu değil, takip edilen politikalar ile ilgili bazı görüş ayrılıklarının sonucu idi.

Lozan Konferansı sırasında İsmet Paşa, bir taraftan Ermeni teröristler, diğer taraftan Çerkez Ethem  gibi isyancı hainler tarafından öldürülmek isteniyordu. Ama o,  kendi hayatını değil, milletin hayatını düşünüyordu.  O, Lozan’da asıl büyük suikastın Türk Milletine hazırlandığını görüyordu.  Kendisine yönelik suikast iddialarını  pek ciddiye almayan İsmet Paşa, önünde  Türk Bayrağı takılı otomobiliyle  Lozan caddelerinde dolaşıyordu. Lozan Polis Müdürü bir tedbir olarak İsmet Paşa’nın, otomobilindeki o bayrağı kaldırmasını istemişti. İsmet Paşa bu teklifi şiddetle reddederek “Bir İsmet Paşa ölür, yerine başka biri gelir, göreve devam eder ve bu bayrak hiç inmez” demiştir.

İnönü, kendisinin de yanılabileceğini söyler, ancak geçmiş deneyimlerinden daima ders çıkardığı için aynı hatayı ikinci defa yapmamaya çalışırdı. İnönü, hayatı, hep bir sınavlar dizisi olarak görmüştür. Lozan Antlaşmasının imzalanmasından sonra gazetecilere, “İşte görüyorsunuz, mektepte imtihanı verdik, çıkıyoruz” demiştir” ifadelerini kullandı.

Terzi, İsmet İnönü’yü saygıyla andıklarını belirterek şu cümleleri kullandı; “İnönü, Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra, Atatürk ile birlikte devletin ve toplumun Batılı bir çizgide yeniden inşa edilmesine çalışmıştır. 1925 yılında Şeyh Sait isyanı çıktığında, hükümete olağanüstü yetkiler tanıyan Takrir-i Sükûn Kanunu’nu çıkararak isyanı o günün koşulları içinde kısa bir sürede bastırmıştır. “Devlet eşkıyaya ödün vermez” sözü, o dönemden itibaren Türkiye’nin siyasal söyleminde yerini almıştır.

İnönü siyasal hayatında, muhaliflerine hiçbir zaman kin beslememiştir. 1920’lerde devrimlerin yapılış şekline karşı çıkmış olan Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Cumhuriyetin ilk yıllarının önemli paşalarının ve siyaset adamlarının 1940’ta siyasete geri dönmelerine öncülük etmiştir. 1960 askeri darbesinden sonra hapis cezasına çarptırılmış olan Celal Bayar’ın affına öncülük etmiştir. 1960 askeri darbesini takiben üniversiteleri ile ilişiği kesilen 147 öğretim üyesinin üniversitelerine dönmesini sağlamıştır.

61D691C7 4Ae0 49F0 A467 234Df912Bb3B

İnönü, 1945 yılında çok partili hayatı başlattı. Her zaman seçim sonuçlarına saygı duydu. 1950’li yıllarda Parti Genel Sekreteri Kasım Gülek ile aralarında görüş ayrılıkları vardı, fakat “parti delegelerinin oyları ile genel sekreter seçildiği” için Gülek’i görevinden ayrılmaya zorlamadı. 1972 yılında, CHP Kurultayı kendisi yerine Bülent Ecevit’i parti başkanlığına getirince, ertesi gün devam eden Kurultay’da ayağa kalkarak ve önünü ilikleyerek Ecevit’i karşılamıştır.

İnönü’ye göre demokrasi çok önemliydi. Demokrasinin gerçek manada yaşanabilmesi ve yaşatılabilmesi için iktidar partisini denetleyecek muhalefet partilerinin olması gerekmekteydi. İsmet İNÖNÜ 1945 yılında, “Tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir muhalefet partisinin bulunmamasıdır” demiş, 1950 yılında, başında bulunduğu CHP seçimleri kaybettiği zaman bu yenilgisinin kendisinin en büyük zaferi olduğunu ifade etmiştir.

Büyük asker ve devlet adamı, ikinci genel başkanımız İsmet İNÖNÜ’nün “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur. ” sözünü bir kez daha hatırlatarak, kendisini rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.” (Volkan Abuy)

Editör: Volkan Abuy