Soru 1 - Evimin depreme dayanıklı olup olmadığını nasıl anlarım, öğrenirim?
“Oturumunu sağladığımız veya işyerimiz olarak kullandığımız binalarımızın olabilecek bir deprem neticesinde durumunun ne olacağı ile ilgili olarak ‘Türkiye Deprem Yönetmeliği – Bölüm 15 Deprem Etkisi Altında Mevcut Bina Sistemlerinin Değerlendirilmesi ve Güçlendirme Tasarımı İçin Özel Kurallar’ bölümüne istinaden ilgili binanın Bina Performans Analizinin gerçekleştirilmesi gereklidir.
Yukarıda adı geçen bölümü kısaca açıklayacak olursam; binamızın temel, kolon, perde ve kirişlerinin yani statik sisteminin ve zemin yapısının çeşitli deneyler ile kontrol edilmesi, olabilecek Tasarım Depremi neticesinde binamızın durumunun bilgisayar ortamında hesaplanarak raporlanması işlemidir.
Yapılacak olan deneyler, İlgili yönetmelik gereğince akredite olmuş bir yapı laboratuvarı tarafından yeter sayıda ve ilgili yerlerden Karot Sertleşmiş Beton Deneyi ile karot numunelerinin alınması, ilgili yerlerden ve yeter sayıda sıyırma deneylerinin gerçekleştirilmesi, ilgili yerlerden ve yeter sayıda Ferro Scanner aleti ile kolon ve kiriş içerisindeki demir sayı ve çaplarının belirlenmesi ve zemin etüd işlemlerinin gerçekleştirilerek, elde edilen doneler neticesinde binamız ile ilgili gerekli bilgi düzeyini toplamaktır.
Bu alınan numune ve veriler neticesinde bilgisayar ortamında gerekli modelleme gerçekleştirilip analiz edilerek binamızın olabilecek bir tasarım depreminde dayanıklı olum olmadığını öğrenebiliriz.”
Soru 2 - Deprem dolayısıyla meydana gelen dikey ve yatay çatlaklar ne anlama gelir? Hangisi risklidir?
“Binamızda oluşan çatlaklar birçok neden ve sebepten ötürü olabilmektedir. Bina oluşan kimi çatlaklar Yapısal Çatlaklar, Uygulama Kökenli Çatlaklar, Taze Beton Çatlakları, Yaşlanmış Beton Çatlakları gibi birçok sebepten kaynaklı olabilmekte, kimi çatlaklar ise binanın maruz kaldığı deprem nedeniyle gerçekleşmektedir. Sormuş olduğunuz soruya istinaden cevap verecek olursam, oluşan deprem neticesinde binada oluşan çatlakların tespiti için ilk olarak çatlak oluşmuş kolon, kiriş ve perdelerin üzerindeki sıva tabakası kaldırılarak, çatlakların statik yapı elemanın yapısal durumuna ne karar zarar verdiğine boyuna, genişliğine ve kolondaki mevcut demir donatıya ne derece zarar verdiğine bakılarak kontrol edilmelidir. Bu kontrol göz ile yapılabilmekle beraber ilgili deneyler vasıtasıyla da kontrol edilebilmektedir. Genel olarak deprem sonrası kolon gibi ilgili statik taşıyıcı elemanlarda oluşan dikey yapısal çatlaklar tarafımızca nispeten kolonun zarar gördüğünü bize sergileyen sebeplerden bir tanesidir.“
Soru 3 - Kırklareli’nde yapılar ile ilgili düşünceleriniz neler?
“Kırklareli’mizde ki yapılarımızı 2011 yılından sonra ve öncesi olmak üzere ikiye ayırmak düşüncesindeyim. 2011 yılından sonra Yapı Denetim Sisteminin tüm Türkiye genelinde uygulanmaya başlandıktan sonra, inşaatların kontrol olgusu bir nebze olsun daha dikkat edilerek ve yerinde alınan taze beton deneyleri ve çelik çekme deneyleri ile projeye uygunluklarına daha çok dikkat edilmeye başlanmış ve eskiye nazaran yapılan yapıların kontrol olgusuna daha dikkat edilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın geliştirmekte olduğu Yapı Denetim Sistemi ile bu sistemin kontrol mekanizmasını her geçen gün daha ileriye gitmesini sağlamaktadır. Örneğin 2 senedir uygulanan EBİS ( Elektronik Beton İzleme Sistemi ) sistemi sayesinde ilimizde de yapılan inşaatlarda dökülen betonların alınan numunelerinin içerisine Aselsan tarafından üretilen çipler yerleştirilerek, betonun herhangi bir farklılığa ve değişikliğe maruz kalmaması adına geliştirilmiş bir sistem olup, yapımıza dökülen betonun dayanım değerlerini o binada oturan kişiler tarafından Bina Kimlik Sistemi Sayesinde değerleri görebilme ve gönül rahatlığıyla o yapı da güvenle oturabilme imkanı sağlamaktadır. Bu sistemler sayesinde şehrimizde yapılan yeni yapılar daha güvenli ve kontrol edilebilir olmaktadır.
2011 öncesinde yapılan yapıların da her ne kadar görünüş olarak sağlam gözükse de yıllara sayir olarak aldıkları yorulma ve depreme dayanıklıklarının kontrole tabi tutulmasından yana olduğumu belirtmek isterim.
Kırklareli’miz her ne kadar III. ve IV. derece deprem bölgesinde gözükse de etrafında bulunan diri faylar neticesinde ciddi bir tehdit altında bulunmaktadır. Biz genelde İstanbul depremine odaklanmış durumda olsak bile hemen sınır komşumuz olan Bulgaristan da bulunan faylardan da ciddi zarar görme potansiyeline sahip bir şehir konumundayız. Zira sizin de tahmin edebileceği gibi deprem sınır dinlemeyecektir. Bu nedenle kendimizi ve kentimizi çok ta güvende hissetmek doğru bir düşünce olduğunu düşünmüyorum, olabilecek depremlerin belki yapısal olarak bize zararının neticesi az olabilecek olabilir fakat, kentimizin bir İstanbul depremi neticesinde alacağı göç vb. gibi durumlara da hazır olması ve şehrimizi bu potansiyelin farkında olarak yeniden dizayn edilmesinin gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu noktada benim nacizhane fikrim, şehrimizin hem ekonomik yapısını hem de yapılaşma alanlarını yeni odak noktaları oluşturarak bir Edirne gibi bir Çorlu gibi yeni alanlara taşınması ve depreme karşı dayanıklı, nefes alabilen geniş bulvarlı yol ve yaşam alanları inşa edilmesi şehrimizin katma değeri ve noktasal alanlara sıkışmışlığını çözeceği düşüncesindeyim.“