Kırklareli Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada Aile Hekimliği Performans ve Ödeme Yönetmeliği’nin birinci basamak sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara çözüm getirmediği ifade edildi, neden greve gidildiği paylaşıldı.

İkinci Kalp İşlevi Görüyor, Her Gün Çalıştırın İkinci Kalp İşlevi Görüyor, Her Gün Çalıştırın

Yapılan açıklamada, “Sağlık Bakanlığı sağlık alanında örgütlü sendikalar, dernekler ve Türk Tabipleri Birliği’ne hiçbir fikir sorma gereği duymadan hazırladığı Aile Hekimliği Performans ve Ödeme Yönetmeliği’nin birinci basamak sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara çözüm getirmediği ve yeni sorunlara yol açacağı itirazlarımıza rağmen 1 Kasım tarihi itibariyle yürürlüğe koydu.

2-633

YÖNETMELİK NELER GETİRİYOR?    

Sağlık Bakanlığı hastanelerdeki yoğunluğu ve randevu sorununu çözmek, hastanelerin masraflarını düşürmek için uygulaması gereken sevk sistemini vatandaşların tepkisinden çekindiği için uygulamıyor. Bunun yerine ücret kesme tehdidiyle aile hekimlerini hastaların hastaneye gidişini azaltmaları için zorluyor. Aşı karşıtlığına karşı tek kelime etmeyen, çocuğuna aşı yaptırmayana, sağlık takiplerine gelmeyene karşı hiçbir yaptırım uygulamayan bakanlık öne sürdüğü hizmet kriterlerinin sağlanmaması durumunda çalışanları görev sözleşmelerini iptal etmekle tehdit ediyor.

Aile sağlığı merkezine kayıtlı kişilere sağlık kontrollerini yaptırması yönünde hiçbir yükümlülük getirilmezken hizmet almak için sağlık kurumuna hiç başvurmayan vatandaşlardan aile hekimini sorumlu tutuyor.  “Ödeme almak istiyorsan onları bir şekilde çağır, getir, yoksa paranı keserim“ diyor.        Toplumdaki gereksiz ve yanlış ilaç kullanımı alışkanlığını engellemek için aile hekimlerini sorumlu tutuyor ve “fazla ilaç yazarsan ücretini keserim” diye tehdit ediyor. Bir yandan hastane başvurularını azaltmaya zorlarken diğer yandan az ilaç yazdırmak için hekimin reçetesine müdahalede bulunuyor. Birbiriyle çelişen bu uygulamalarla hasta ile hekimin karşı karşıya gelmesine ve şiddete zemin hazırlanıyor. Yönetmelik karmaşık hesaplamalar ile, halk sağlığı için bir faydası olmayan, ulaşılması zor performans kriterleri getirmekte, hizmetin kalitesine değil işlem sayısına değer vermektedir. Hastalara ve koruyucu hekimlik uygulamalarına yeterli zaman ayrılabilmesine fırsat vermemektedir. Aile sağlığı merkezinde mevcut ebe ve hemşire eksikliğini gidermek şöyle dursun sebep olacağı istifalar ile pek çok birim ancak geçici görevlendirmeler ile hizmete devam edebilecektir. 

“AİLE HEKİMİ KÖLE DEĞİLDİR”

Büyük resme baktığımızda Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi şehir hastaneleri tarafından yutulduğundan nereden tasarruf yapacaklarını şaşırmış, gözlerini aile hekimliğine dikmişler. Durum o derece acınası bir noktaya vardı ki aile sağlığı merkezlerine aşı ve doğum kontrol malzemesi temininde aksamalara şahit oluyoruz. Şehir hastaneleri ve özel hastanelere karşı son derece cömert ama halkın sağlık hakkı ve sağlık çalışanlarının hakları söz konusu olduğunda kılı kırk yarmakta ve hayli ketum davranmaktalar. Sağlık Bakanı’nın “Hekimliğini hakkıyla yapanlar çok avantaj elde edecekler” açıklamasına karşılık bu kadar avantaj sağlayacağı iddia edilen yönetmelik tehditler içeriyor. Havuç sopa politikası ile “İstediklerimi yapmazsan sözleşmeni iptal ederim” diyen bir anlayışla karşı karşıyayız.

Bir kez daha görüyoruz ki yıllardır yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen AKP hükümetinin gerek sağlık hizmetine gerek birinci basamak sağlık hizmetlerine gerekse aile hekimliği çalışanlarına yaklaşımında olumlu bir değişiklik olmamıştır. Görevi koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri olması gereken aile hekimliği sistemi ihmal edildiği için angarya işleri sistemi durumuna düşürülmüştür. Hastaların kronik hastalık raporu olduğu halde ilaçlarının tekrar tekrar reçete edilmesinin de aile hekimlerine yüklenen ehliyet, askerlik, spor, işe giriş gibi raporlarının da koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetiyle bir ilgisi yoktur. Bunlar hastalar açısından da aile hekimi açısından da zaman kaybıdır ve “İlaç yazmaktan başka bir iş yapmıyorlar” algısına neden olmaktadır. Yayınlanan yönetmelik bu sorunlara bir çözüm sunmadığı gibi aile sağlığı çalışanları için kayıplara neden olmasının yanında halkın nitelikli sağlık hizmeti alması için de hiçbir yenilik getirmiyor. 

“SAĞLIK HAKTIR, KORUYACAĞIZ”

Her yönüyle sorunlar yumağına dönüşmüş sağlık sisteminin düzeltilebilmesinin yolu, birinci basamak sağlık hizmetlerinin ve koruyucu hekimlik uygulamalarının güçlendirilmesidir. Ülkemizin hem maddi kaynakları hem de sağlık alanındaki insan kaynağı bunu yapabilecek yeterliliktedir. Burada tek eksik siyasi iradedir. Sağlıkta şiddetten randevu bulunamamasına, ilaç yokluğundan aşı yokluğuna, sağlık çalışanlarının yurt dışına göçünden sağlık hizmetinin ticarileşmesine, sağlıkta performanstan yenidoğan ölümlerine yaşanan tüm sorunların da ana nedeni siyasi iradenin tercihleridir. Sağlık Bakanlığı yıllardır yarattığı tüm bu sorunlar yetmezmiş gibi performans ve ceza dayatmalarını içeren, aile hekimliğini çalışanlar ve yurttaşlar için eziyete dönüştürecek bir yönetmelik yayımlamıştır. Sözleşmesi feshedilecek birileri varsa bu yönetmeliği yazanlar, yayımlayanlar, algı çalışmaları ile pazarlamaya çalışanlardır. İstifa etmesi gereken biri varsa 2024 yılında ülkemizi aşısız bırakanlardır.

D S C 0081-3

“SAĞLIKTA TİCARET ÖLÜM GETİRİR”

Halkın sağlığını koruyan, geliştiren, hekimlerin ve tüm sağlık emekçilerinin mesleki bağımsızlığının olacağı ve istekle çalışacağı, ülkemizin ihtiyacı olan bir birinci basamak sağlık hizmeti programını hayata geçirmek için yapılması gerekenler bellidir. Sağlık Bakanlığı’ndan “Performans ve Ödeme”nin karmaşık hesapları ile uğraşmak yerine aşağıdaki taleplerimizi yerine getirmesini istiyoruz.

1-Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerinin fiziki ve tıbbi donanımı ve aile sağlığı merkezi binaları kamu tarafından sağlanmalıdır.

2-Halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmemiz için yeterli zaman ve olanak sağlanmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem kurulana kadar Aile Sağlığı Merkezi sayısı hekim başına 2.000 nüfusu aşmayacak şekilde artırılmalıdır.

3-Kadrolu ve güvenceli istihdam modeli ile yeterli hemşire, ebe, teknisyen görevlendirilmeli, aşılama ve diğer koruyucu hekimlik uygulamaları desteklenmeli, geliştirilmelidir. Kadrosuz, güvencesiz bir şekilde çalışan emekçiler (gruplandırma elemanları) kadroya geçirilmelidir.

4-Aile hekimlerine ve tüm sağlık emekçilerine emekliliğe yansıyacak tek kalemden oluşan, insanca yaşamaya yetecek düzeyde, izin kullandıklarında, hastalandıklarında, çocuğu olduğunda veya ailesinden biri öldüğünde kesilmeyecek maaş ödenmelidir.

5-Gelire katkısı %20’yi geçmeyecek ve yapılan hizmetin niteliğini ödüllendiren bir performans uygulamasına geçilmelidir. 

6) Büyük şirketlerin milyonlarca liralık vergi borçları silinirken çalışanların gelirinde büyük düşüşe neden olan % 35’likvergi dilimi kesintileri en fazla % 15 ile sınırlandırılmalıdır.

“SAĞLIK ÇALIŞANI KÖLE DEĞİLDİR”

Bu yönetmelik, çalışma koşullarını eziyete dönüştürecek bir yönetmeliktir. AKP hükümeti devleti şirket gibi kârlılık esasına göre yöneteceğini yıllar önce beyan etmiş, aynı mantıkla aile hekimliği çalışanlarını da düşük ücretle ve güvencesiz çalıştırmak istemektedir. Bugün bu eziyet yönetmeliğini tümüyle çöpe atmazsak bundan sonra bize geçmişte iptal ettirdiğimiz cumartesi nöbetleri, acil nöbetleri ve daha da ucuza çalıştırarak ücretli kölelik şartları dayatılacaktır. Bu yönetmelik geri çekilene kadar tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte emeğimizden gelen tüm gücümüzü kullanarak, farklı alanlarda iş yavaşlatma, iş bırakma, aile hekimliğinden çekilme dahil tüm yasal haklarımızı kullanacağımızı bakanlığa, sağlık çalışanlarına ve topluma ilan etmek için buradayız. 5-6-7 Kasım tarihlerinde aile sağlığı merkezleri hizmet vermeyecektir.  Son olarak şunu belirtmek isteriz; bu grevi yapmak istemezdik. Bu grevle hastalarımızın uğradığı mağduriyetin farkındayız. Ancak bu mağduriyetin sorumlusu bu yönetmeliği hiçbir meslek örgütüne danışmadan hazırlayan, itirazlara kulak asmadan yürürlüğe sokan ve bizi iş bırakmaya zorlayan Sağlık Bakanlığı’dır.” ifadelerine yer verildi.

Editör: Serhat Ünver